09 Kasım 2010

AB kargo taşımacılığında güvenliği artırıyor

AB, bombalı paketlerle ortaya çıkan terör tehlikesinin ardından havayolu ile kargo taşımacılığına yeni güvenlik önlemleri getirmeyi kararlaştırdı. AB, bu konuda bir plan oluşturmak için harekete geçti.
 

Almanya’nın girişimi ile Brüksel’de dün bir araya gelen AB’nin içişleri bakanları, bombalı paket tehlikesinin ardından havayolu ile kargo taşımacılığında güvenliği artıracak önlemleri görüştü.

Toplantıda beş maddelik bir plan sunan Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, Birlik sınırları içinde kargo taşımacılığının daha sıkı denetlenmesine gayret edeceklerini söyledi.

“Kontrol artırılmalı”

Havayolu ile kargo taşımacılığının genellikle küçük bir bölümü kargo uçakları ile yapılıyor. Kargonun yaklaşık yüzde 60’ı ise yolcu uçaklarının bagaj bölümlerindende taşınıyor.

Alman İçişleri Bakanı Thomes de Maiziere işte bu noktaya dikkat çekerek “Bagaj ve diğer kişisel eşyalarının inceden inceye kontrol edilmesi, uçak yolcusunun ne kadar çıkarına ise aynı uçakta taşınan kargonun tam olarak denetlenmesi de o kadar çıkarınadır" diye konuştu.

Ancak bu, her kargonun denetlenmesi anlamına gelmiyor. Avrupa’da güvenli kargo prensibi hala geçerli. Buna göre, teslimatı yapan ya da yükü taşıyan şirket bir kez güvenli olarak kategorize edilmişse, işletmeye ait mallar uçağa denetimsiz alınabiliyor.

Alman İçişleri Bakanı de Maiziere, bu uygulamaya ilişkin olarak “Burada sorun, bu uygulama yeterli midir, değil midir? Yoksa bunun ötesinde bazı durumlarda rastgele denetimler, ulusal ölçekte kontroller gerekli midir değil midir? Bunun ortaya çıkartılması gerekiyor” diye konuştu.  

Beş maddelik plan

Bakan de Maiziere havayolu ile kargo taşımacılığında güvenlik önlemlerine ilişkin olarak AB’li mevkidaşlarına beş maddelik bir plan sundu. Öncelikle AB üyesi ülkelerin acilen alacakları önlemleri karşılıklı görüşerek, uyumlu hale getirmeleri öngörülüyor. Plan ayrıca, geçici olarak bazı ülkelerden kargo alınmamasını da içeriyor.

Alman İçişleri Bakanı de Maiziere bu noktaya şöyle açıklık getirdi: “İkinci nokta, güvenli olmayan üçüncü ülkeler konusunda görüş birliği sağlamaktır. Bunu da koordineli bir biçimde saptayabiliriz. Üçüncüsü, güvenli olarak görmediğimiz havalimanlarında kontrolleri artırmaktır. Dört: şüpheli paketlerin şimdi olduğundan daha sıkı bir biçimde denetlenmesini sağlayacak bir sistem oluşturulması ve beşincisi, yetki konusunun bir kez daha gözden geçirilmesi.”

Alman İçişleri Bakanı yetki konusunu da gündeme getirdi, zira AB içinde ve Almanya’da havayolu taşımacılığı, bazen Ulaştırma Bakanlığı, bazen de İçişleri Bakanlığının sorumluluğu altında görev yapıyor.

Bombalı paket paniği

Bakanların, ne tür önlemler alınacağını tartışmak üzere bir heyet oluşturmaları bekleniyor. İngiltere ve Dubai'de geçen ay sonunda Yemen'den gönderilen kargoda iki bombalı paket bulunmuştu. Paketlerin üzerindeki adres, Chicago'daki iki sinagoga aitti. Bombaların uçaklarda ele geçirilmesinden bir hafta sonra, Yemen'deki El Kaide örgütü saldırı planının sorumluluğunu üstlenmişti. Birçok ülke bu olaylardan sonra Yemen'den uçuşlara izin vermiyor.

Ayrıca Almanya Başbakanı Angela Merkel adına Yunanistan’dan postalanan bir paketin içinde de patlayıcı maddeye rastlanmıştı. Ancak bu olayın ardında Yemen bağlantısı ortaya çıkmamıştı. Yetkililer, Yunanistan’daki aşırı solcu grupların paketi göndermiş olabileceği üzerinde duruyor.

© Deutsche Welle Türkçe
Andreas Reuter, Çeviri: Çelik Akpınar
Editör: Ahmet Günaltay

25 Ekim 2010

Uçak biletlerine çevre kirliliği zammı gelecek

Uygulamanın AB ülkelerine yapılan uçuşlarda bilet fiyatlarına da yansıyacağını vurgulayan Karaer, “Emisyon kotasıyla uçuş maliyetleri aratacağı için, bilet fiyatları da otomatik olarak yükselecek. Dünya AB ülkelerine daha pahalıya uçacak” dedi.

Antalya merkezli havayolu şirketi Corendon Airlines Genel Müdür Yardımcısı Batuğhan Karaer, uçakların oluşturduğu karbon oranını azaltmak amacıyla AB'nin havayolu şirketlerine yönelik 2012'den itibaren uygulayacağı emisyon kotasının havacılık sektöründeki yatırım oranlarını düşüreceğini kaydetti. Uygulamanın uçuş maliyetlerini de artıracağını dile getiren Karaer, “AB'nin belirlediği kotaların üzerine çıkan havayolu şirketleri ancak kota satın alarak uçuşlarını gerçekleştirebilecek” diye konuştu.

Uygulamanın 2012'den itibaren başlatılacağını söyleyen Karaer, AB'nin çevrenin korunması söylemi ile böyle bir kota uygulamasına gittiğini dile getirdi. Karaer, “Uygulamaya göre havayolu şirketlerinin bu yıl AB ülkelerine yaptıkları uçuşlar sırasında atmosfere yaydıkları emisyon oranları tespit ediliyor. Bu tespitler üzerinden kota oranı belirlenecek. Belirlenen kotanın üzerine çıkan şirketler ilgili komisyonlara para ödeyerek uçuşlarını gerçekleştirebilecek. Yani şirketler AB'den emisyon kullanma hakkı satın almaya başlayacak” dedi.

”Yatırımları zora sokar”
Batuğhan Karaer, uygulamanın uçuşlara kısıtlama getireceğini bu durumun da yatırımlara yansıyacağını belirtti. Karaer, “Kota ile karşı karşıya kalan şirketler elbette havacılık sektörüne yapacağı yatırımları gözden geçirecek. Çünkü filoya eklenen her uçak emisyon kotasını zorlayacak. Şirketler de ek maliyetlerden kaçmak için kapasitelerini sınırlandıracak. Otoriteler bu uygulamanın sektöre 2- 3 milyar dolarlık bir ek maliyet getireceğini konuşuyor. Bu durum yatırım kadar bilet fiyatlarına da yansıyacaktır” diye konuştu.

Karaer, Corendon olarak yatırım faaliyetlerini gözden geçirdiklerini söyledi. Karaer, “Bu saatten sonra yatırım kararları ister istemez daha zor alınacak. Şu anda 7 uçağımızı maksimum seviyeye kadar kullanmaya çalışacağız. Ayrıca uygulamaya ilişkin raporlarımızı hazırlayarak şirketimiz için belirlenecek kota miktarının açıklanmasını bekleyeceğiz. Çünkü kota seviyemiz bu yıl içinde yapacağımız uçuşlara göre belirlenecek. Bu yüzden bu yıl AB'ye yapacağımız uçuşlar biz dahil tüm havayolu şirketleri için stratejik hale geldi” dedi.

Karaer, emisyon kotasının çevreci motora sahip uçakları da ön plana çıkaracağını kaydetti.

Uçaklarin atmosfere etkileri
Uçaklardan atmosfere yayılan gazlar arasında karbondioksit (CO2), azot oksit (NOx), su buharı, metan olmayan uçucu organik bileşikler, karbonmonoksit (CO), kükürt oksit (SOx) ve kurum bulunuyor. Bu gazların etkisi, bırakıldığı yüksekliğe göre değişiyor. Yükseklik artıkça, gazların atmosfere olan etkileri artıyor. Dünya Meteoroloji Örgütü'nün yaptığı araştırmalar, bu gazların iklim değişmesine etkilerini ve global ısınmayı artırdığını ortaya koyuyor. Yolcu uçaklarının uçtuğu 8- 13 bin metre yükseklikte motordan çıkan su buharı ve gazlar donarak izler oluşturuyor. Yapılan araştırmalar bu izlerin ‘sirüs’ bulutların artmasına neden olduğunu ortaya koyuyor. Bulutlar gündüzleri güneş ışığını yansıtarak hava sıcaklığını düşürüyor. Geceleri de dünyanın sıcak havasının uzaya kaçmasını engelleyerek gecelerin daha ılık geçmesini sağlıyor.
[Radikal Gazetesi]

21 Ekim 2010

Artan maliyetler turizmde tehlike alarmı veriyor [Volkan Şimşek]

Turizmciler, ülkemizin dünya turizmindeki yerini daha üst mertebelere çıkarmak için elinden geleni yapıyor. Ama artık artan maliyetler ve kur baskısından dolayı turizm sektörü boğulmak üzere ve yavaş yavaş tehlike sinyalleri veriyor.

Turizm sektörü ülkemizde öyle bir hale gelmiştir ki diğer birçok sektöre lokomotif olmakta. Rakamları inceleyecek olduğumuzda ülkemizdeki bin iki yüzün üzerindeki tesis yılda 60 bin ton kırmızı et ve yaklaşık 40 bin ton beyaz et tüketmekte. Ülkemizde turizm sektörü 54 diğer sektöre destek vermekte ve yılda yaklaşık 11 milyar dolarlık mal ve hizmet alımı yapmaktadır.

Yapılan istatistiklere göre büyük ölçekli 400 odalı bir tesis yılda bin ton yiyecek ve yaklaşık 600 ton içecek ürün tüketiliyor. Ülkemizdeki toplam tesislerin yıllık yiyecek tüketimleri bir milyon tonu ve içecek tüketimleri 600 bin tonu geçmekte.

Turizm sektörüne en fazla ürün sunan sektörlerin başında et sektörü geliyor. Bu sektör otellerin günlük kullanımları sıralamasında da ön sıralarda yer almakta. 5 yıldızlı bir tesis yılda et sektöründen ortalama 40 ton ürün alıyor. Bu miktar otelin konseptine göre yılda 70 tonları buluyor.

Otellerin tükettikleri ürün kalemleri arasında miktar olarak en büyüklerinden biride meyve ve sebzede ise yıllık tüketim 350 ile 500 ton arasında değişmekte. Ülkemizde toplam tüketim hesaplandığına bu meblağ 600 bin tonlara ulaşıyor. Otellerin bu sektöre yıllık yarattığı girdi 250 milyon dolar civarında.

Çarpıcı birkaç örnek verecek olursak; 5 yıldızlı bir tesisin yıllık yumurta tüketimi 250 ila 300 bin arasında, her otelde yıllık 20 ton civarında peynir tüketilmekte.

Turizm sektöründeki hareketlilik diğer sektörleri doğrudan etkiliyor. Turizm sektörünün büyümesi ve gelişmesi diğer sektörleri de geliştirmekte ve büyümelerine yardım etmektedir.

Sadece tüketilen ürünlere ilişkin pazarlara değil aynı zamanda da sektör otellerin inşa ve yatırım sürecinde diğer sektörlerden mal ve hizmet alarak bu sektörlerinde gelişimine destek olmakta. Otel yatırımı için gerekli olan yaklaşık 220 kalem ürün diğer sektörlerden sağlanıyor.

Kabaca bir rakam verecek olsak 5 yıldızlı bir tesisin işletmeye açılabilmesi için geçen sürede arsa bedeli hariç 20 milyon avroya yakın bir iş hacmi oluşmaktadır. Bu bedel diğer sektörlerin kalkınmasına ciddi destek olmaktadır.

Turizm sektörünü yarattığı istihdam konusunda inceleyecek olursak diğer sektörlerle karşılaştırıldığında turizm sektörü daha düşük yatırımla daha fazla istihdam sağlayarak ülkemizdeki istihdam probleminin çözülebilmesinde önemli bir rol oynamak. Üstelik dünyada ve ülkemizde sanayi kuruluşlarında istihdam azalmakta, buna karşın turizm sektöründe istihdam artmaktadır.

Turizm sektöründen sağlanan gelire ilişkin göze çarpan en önemli noktalardan biri de turizmin dışa bağımlılığının hiç olmaması. Turizmde ürün ülke kaynaklarıyla bir araya getirilebilirken diğer sektörlerde bu tam tersi bir tablo sergilemekte.

Turizm sektörü ülkemizin geleceği açısından değerlendirildiğinde, en önemli sektörlerin başında geldiği görülüyor. En az dış kaynakla en fazla döviz getiren sektör konumundadır. Sektörün desteklenmesi ve gelişmesi için çaba gösterilmeli ve ülke ekonomisine katkısı göz ardı edilmemelidir.

Unutmayalım ki sadece turizmci turizmden para kazanmıyor, daha nice sektör çalışanı dolaylı olarak turizmden ekmek yiyor.

Türk turizmcisi bütün artan fiyatlara ve maliyetlere göğüs germeye devam ediyor. Oysa ki sektör, ülkemizin dünya turizmindeki yerini daha üst mertebelere çıkarmak için elinden geleni yapıyor.

Ama artık artan maliyetler ve kur baskısından dolayı turizm sektörü boğulmak üzere ve yavaş yavaş tehlike sinyalleri veriyor.

[TurizmdeBusabah] [21 Ekim 2010]

11 Ekim 2010

ACI: Havacılık dünyada küçüldü Türkiye büyüdü [Tolga ÖZBEK]

İstanbul’da yapılan Airport Exchange 2010 toplantısında Türkiye’nin havacılık sektöründeki büyümesi dikkat çekti. Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) Avrupa Direktörü Olivier Jankovec ekonomik kriz nedeniyle sektörün 100 milyon yolcu kaybettiğini belirterek, “Üyelerimiz küçülürken Türkiye’deki havalimanları yüzde 8 büyüdü” dedi.

HER yıl 5 milyar yolcu ve 77 milyon uçuşa ev sahipliği yapan 179 ülkeden 575 havalimanının CEO’su İstanbul’da yapılan Airport Exchange 2010 toplantısında buluştu. TAV Havalimanları Holding ev sahipliğinde Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) tarafından gerçekleştirilen toplantıda ekonomik krizin havacılığa etkisi tartışılırken Türkiye’nin hava taşımacılığında hızlı büyümesi dikkatle izlendi.
Yılda 5 milyar yolcu
TAV Havalimanları Holding CEO’su Sani Şener havayolu taşımacılığının oluşturduğu ekonominin büyüklüğüne işaret ederek, şöyle konuştu: “20 bin yolcu uçağı, 150 bin gökyüzü otobanından yılda 5 milyar yolcu taşıyor. Bugün havayollarının oluşturduğu ekonominin yerine geçecek internet dahil hiçbir alternatif ekonomi bulunmuyor. Yarattığımız ekonomi büyümeye devam edecek. Türkiye’de bu yıl yolcu sayısı 100 milyonu aşacak. Son 8 yılda THY uçak sayısını 144’e yükseltti. Yakın gelecekte 189’a çıkartacak. 33 milyon olan yolcu sayısı 100 milyonu buldu. Kurulurken hedeflediğimiz 10 yılda 10 havalimanı işletme sayısına ulaştık. Yeni hedefimiz yolcu trafiğini yıllık 40’tan 100 milyona çıkartmak.”
Dikkat çekici büyüme
Ekonomik kriz nedeniyle sektörün 100 milyon yolcu kaybettiğini, kargoda yüzde 13 kayıp yaşandığını anlatan ACI Avrupa Direktörü Olivier Jankovec, şu değerlendirmeyi yaptı: “Üyelerimiz küçülürken Türkiye’deki havalimanları
yüzde 8 büyüdü. Havalimanlarındaki artış Türkiye’nin ekonomisinin gelişmesinde önemli bir katkı sağladı. Sektörün Türkiye’deki büyümesi dikkat çekici.”
Çevre bizim için önemli
Toplantıya havalimanlarının üst yöneticileri ile birlikte 800 delegenin katıldığını söyleyen ACI Avrupa Başkanı Ad Rutten ise, “Toplantıda aldığımız kararlar havalimanlarının yeni vizyonunu oluşturacak. En önemli konuların başında çevre geliyor. Aynı zamanda ACI Yönetim Kurulu Üyesi olan Sani Şener’in desteği ile TAV Havalimanları Karbon Akreditasyonu’nun ilk üyelerinden oldu” dedi.
Büyümemiz yüzde 15’i buldu
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Orhan Birdal “Havacılık sektöründe yaşanan tüm gelişmeleri, yaşadığımız deneyimleri paylaşarak farkındalığımızı artıracağımız bir ACI konferansının bize yeni ufuklar açmasını diliyorum. 2009’da krizin etkisi ile pek çok ülke trafiğinde etkin düşüşler yaşanmıştır. Türkiye hava trafiği 2009 yılında hizmet verdiği 1.066.553 trafik ile yüzde 5.4 artış kaydetmiştir. 2010 yılı ağustos sonu itibariyle artış oranı yüzde 15’tir” dedi.

Sikorsky: Küresel pazar için tam zamanı

SIKORSKY Aircraft Stratejik Ortaklıklar Başkan Yardımcısı Stephen Estill, Türk Genel Maksat Helikopter Projesi’ne Sikorsky’nin verdiği teklife ilişkin “Türkiye, küresel pazarda yer almak istiyorsa tam zamanı, yoksa 10 yıl daha bekleyecek” dedi. Estill, Sikorsky’nin ortak kuruluşu olan ve Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Alp Havacılık’ın Genel Maksat Helikopter Projesi kapsamında düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, Türk Genel Maksat Helikopter Projesi için Türkiye’ye yaptıkları teklifin emsalsiz ve muhteşem olduğunu belirterek, program kapsamında dünyaca ünlü Black Hawk helikopterinin tüm sofistike transmisyon ve aviyonik sistemlerinin Türkiye’de üretileceğini kaydetti. Program kapsamında Black Hawk’ın Türk havacılık sektörüne önemli bir ihracat girdisi sağlayacağını anlatan Estill, şöyle konuştu: “Black Hawk, genel maksat helikopterlerinde dünya standardı demek. Black Hawk’ı önümüzdeki onlarca sene çok kuvvetli bir talep olarak görüyoruz. Sikorsky, mevcut siparişlere göre önümüzdeki 12 yıl boyunca yılda 150 Black Hawk ve Seahawk üretimi yapacak. Küresel talebe baktığımızda 20 yıl boyunca 4 bin Black Hawk talebi ön görüyoruz. Black Hawk’ın bize verdiği güvenle, Türk Genel Maksat Helikopteri Programını kazandığımız takdirde, derhal Türkiye’ye 1 milyar dolarlık sipariş vermeyi garanti ediyoruz.”

[Hürriyet Gazetesi]

Hamdi Topçu, THY'nin büyüme stratejisini anlattı [Turizmde Bu Sabah]

Türk Hava Yolları'nın Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Hamdi Topçu, Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçi sayısının yeterince iyi değerlendirilemediğine dikkat çekerken yeni uçakların alımıyla birlikte uçuş noktalarını arttıracaklarını söyledi.

Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Hamdi Topçu, World Travel Awards'da Türk Hava Yolları'nın "Avrupa'nın en iyi business class havayolu" ödülünü almasının ardından TurizmdeBuSabah'a açıklamalarda bulundu.

WTA'da son yedi yılda büyümesini sürekli devam ettiren, bilançosunu kârla kapatan ve uçuş hizmet kalitesini geliştiren havayolu şirketi olarak bu ödüle layık görüldüğünü dile getiren Topçu şunları söyledi:

"Türk Hava Yolları'na son yedi yılda baktığınız zaman ortalama her yıl yüzde 20 büyüyor. Bu büyüme şu anda dünyanın en fazla uçulan nokta sayısı bakımından Türk Hava Yolları'nı 8'inci sıraya getirdi.

Bilançosunu en yüksek kârla kapatan üçüncü şirket olduk. Avrupa'nın en iyi havayolu şirketi seçildik. Birçok alanda hep iyiye doğru giden, uçuşlarını ve frekanslarını artıran bir Türk Hava Yolları var." 

Dünyadaki krizi değerlendirerek uçuş sayısını artırdıklarını, böylece krizde yüzde 20 kâr ettiklerini belirten Hamdi Topçu, THY'nin 2010'un son çeyreğinde 10 yeni sipariş verdiğini söyleyerek "Bunlardan beş tanesi 300'a 300 uçaklar, beş tanesi de 770' 300 uçaklar.. 770'e 300 uçaklar da en yeni ve geniş uçaklardan. Bu yeni sipariş ettiğimiz 770'ler de önümüzdeki Ağustos'ta bize teslim edilecek. Bunlar, 89 uçak siparişimizin bir bölümü. Uçaklar gelmeye başladıkça hem uçtuğumuz nokta sayısı hem de uçtuğumuz frekans sayıları artacak" dedi.

Türkiye turizmini ve genel turist potansiyelini değerlendiren Hamdi Topçu, İstanbul'da turist sayısı arttığı gibi Türkiye'nin her yerinde arttığını ancak Antalya'yı gerektiği gibi değerlendiremediğimizi de ekledi. Topçu şunları söyledi:

"Turistler sadece her şey dahil tatil için buraya gelmemeli, Antalya'nın yakınındaki güzellikleri ve başka şehirleri de görmeli. Bugün burada denize giriliyor, ama Erciyes'e de kar yağdı ve kayak yapılıyor. Şimdi böyle bir potansiyel var. Bunu hem otelciler, hem turizmciler iyi kullanmalı. Biz de bu potansiyele ve taleplere en iyi cevap vermeye çalışacağız.

Yoksa Türk Hava Yolları'nın direkt uçuşları genelde Avrupa'daki Türklere yönelik bir hareket. Yabancı yolcular da tabii bu direkt uçuşları kullanırlarsa çok mutlu oluruz, böylece onlar Anadolu ile tanışmış olur. Zaten Anadolu'da birçok şehir turizmle geçiniyor. Antalya, Kapadokya gibi... Ama buralar daha fazla nasıl turist alır? Turizm Bakanlığı bu konuda çalışmalar yapıyor. Karadeniz'e nasıl turist çekebiliriz, Akdeniz'i nasıl daha kaliteli bir turizm destinasyonu yapabiliriz? Buradaki oteller, tur operatörleri, özel havayolu şirketleri hepsi üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Biz de global olarak üzerimize düşen neyse onu yapmaya çalışıyoruz ve yapacağız."

06 Ekim 2010

Bizimki 77 santim değil ama zamanında kalkıyor

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genç Girişimciler Kurulu Başkanı ve Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı, aile şirketleri ortamında büyüdüğünü belirterek, “Aile fertleri, kendi kendine yeter sanıyor. Aile şirketlerinin sorunu var. Bu sebepten dolayı aile şirketinden ayrıldım” dedi.

Türkiye Global Kobiler Platformu dahilinde ‘İş Ortağım Buluşmaları’ programında konuşan Ali Sabancı, bir ülkenin kalkınması için kadınları unutmaması gerektiğine dikkat çekerek, aile şirketlerine değindi. Başarısının arkasında şirket çalışanlarının gayretleri olduğunu anlatan Sabancı, “Ben aile şirketi ortamında büyüdüm. Babam ve amcalarımla fabrikaya gitmeyi severdim. Aile şirketlerinin şu sorunu var. Aile fertleri, kendi kendine yeter sanıyor. Bu sebepten dolayı ayrıldım” diye konuştu.
‘BİZİMKİ ZAMANINDA KALKIYOR’ ESPRİSİ
Kasım 2006’da Pegasus’un filosundaki 19 uçaktan sadece 1’nin kendilerine ait olduğunu, diğerlerinin kiralık olduğunu hatırlatan Sabancı şunları söyledi:
“Şimdi 30 uçağımız var. Filo yaş ortalamamız 6.5, şimdi 5,7 oldu. 4 yıl önce 12 uçak siparişimiz vardı, şimdi 40 uçak siparişimiz var. 4 yıl önce 800 milyon dolar yatırım yapmışız, şimdi 3,2 milyar dolara ulaştık. 4 yıl önce 3 milyonun altında yolcu taşırken şimdi 8.3 milyon taşıyoruz. Haftada 490 uçuş yapıyorduk, şimdi bin 500 uçuş yapıyoruz.”
Pegasus Havayolları’yla ilgili bilgiler verirken şu espriyi yapan Sabancı, “Bir havayolu 3-4 yıl önce kısa bir reklam yaparak ‘Bizimki 77 santim’ dedi. Vallahi bizimki 77 santim değil. Ama bizimkinin bir avantajı var. O da zamanında kalkmasıdır. Misafirler bunu istiyor” dedi.
[Hürriyet Gazetesi][05 Ekim 2010]

KKTC, yeni bir havayolu şirketi kuracak

KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Ersan Saner, ''KKTC bayrağını yeniden göklerde taşıyacak yeni bir havayolu şirketi kurulması için Türkiye Cumhuriyeti hükümetiyle anlaşmaya vardıklarını'' açıkladı.

Saner, KKTC'de temaslarda bulunan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'le görüşerek, ekonomik faaliyetlerini durduran Kıbrıs Türk Hava Yolları'nın (KTHY) yerini alacak yeni bir havayolu şirketi kurulması için anlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Bakan Saner, Türk Ajansı-Kıbrıs'a (TAK) yaptığı açıklamada, ''Türk Hava Yolları'nın (THY) tecrübe ve birikimlerinden faydalanarak KKTC bayrağını göklerde taşıyacak, özel şirketlerin de hissedar olacağı bir şirket yapısıyla yeni bir havayolu şirketi için anlaşmaya vardık'' dedi.

Bakan Çiçek'in başından beri büyük katkı ve destekleri olduğunu ve bu yapıya ulaşmasında çok etkin bir rol aldığını belirterek, KKTC halkı adına Çiçek'e sonsuz teşekkürlerini dile getiren Saner, yeni havayolları konusundaki çalışmalar için gerekli ekiplerin oluşturulacağını ve süratle çalışmaların başlayacağını bildirdi.
[Zaman Gazetesi]

30 Nisan 2010

3.3 milyar dolarlık zarar nasıl kapatılacak?

Avrupa Birliği, İzlanda'da yaşanan volkanik patlamanın havacılık sektöründe açtığı zararları kapatmak için harekete geçti. AB, 3.3 milyar dolara varan toplam zararın kapatılması için havayolları üzerindeki yükleri hafifletmeyi planlıyor. İşte ayrıntılar...
Avrupa Birliği, İzlanda'daki volkanik patlamanın havayolu şirketlerine verdiği 3.3 milyar dolara varan zarar için harekete geçti.

Avrupa Hava Trafik Kontrol Ajansı, volkanik kriz sürecinde kapalı kalan hava sahalarının durumuna ilişkin özel bir araştırma başlattı. Bu kapsamda havacılık uzmanlarından oluşan bir komisyon oluşturuldu.

Komisyon, kül bulutuyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme hazırlayacak. Değerlendirmede kül bulutunun havacılık sektörü üzerinde yarattığı tehdit ve bu nedenle hava sahalarının kapalı kalışı gibi konular mercek altına alınacak.

KALLAS: "HAVAYOLU ŞİRKETLERİ ÜZERİNDEKİ YÜKÜ HAFİFLETMELİYİZ"

Avrupa Komisyonu Ulaşım'dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Siim Kallas, konuyla ilgili yaptığı açıklamada üye ülkelere, havayolu şirketlerini acil bir şekilde rahatlatma çağrısında bulundu.

Kallas, havayolu şirketlerinden alınan hava trafik kontrol servis hizmeti ücretlerini erteleme talebinde bulunduklarını söyledi. Kallas "Artık normale dönmeye başladığımıza göre havayolu endüstrisindeki yükleri de hafifletmeye odaklanabiliriz. Avrupa Ulaştırma Komisyonu aynı zamanda benzer bir durumun bir daha yaşanmaması için yapısal değişikliklerin hayata geçirilmesini öneriyor."

SINGLE EUROPEAN SKY, 2010 SONUNA KADAR OLUŞTURULABİLİR

Avrupa hava sahasının kapalı kalması nedeniyle toplamda 100 bin tarifeli uçuş iptal edilirken 10 milyon yolcu da gittikleri ülkelerde mahsur kalmıştı. Kallas, volkanik kriz nedeniyle 2.5 milyar Euro'ya varan bir zarar oluştuğunu belirtirken havacılıkla bağlantılı birçok sektörün de büyük zarar gördüğünü ifade etti. Avrupa hava sahasının tek bir düzenleyiciye ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Kallas, 2010 yılı sonuna kadar "Single European Sky" olarak adlandırılabilecek bir yapının oluşturulabileceğini söyledi.

[Turizmde Bu Sabah] [30 Nisan 2010]

IATA: ULUSLARARASI HAVAYOLU TRAFİĞİ ARTTI

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), uluslararası hava yolu trafiğinin Mart ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,3 oranında arttığını bildirdi.
IATA Başkanı Giovanni Bisignani yaptığı açıklamada, daha önce küresel ekonomik krizden önemli oranda etkilenen Avrupa hava yolu şirketlerinin, hava trafiğini felç eden kül bulutu nedeniyle Nisan ayında daha zor durumda kaldığını vurguladı.
Bisignani ayrıca, İzlanda'daki yanardağın püskürttüğü kül yüzünden oluşan kül bulutunun hava yollarına verdiği zararın 1,7 milyar doları aştığını kaydetti.
Giovanni Bisignani, Mart ayı sonuçlarının toparlanmanın hızlı olduğunu gösterdiğini ancak, durgunluğun geçmediğini ifade ederek, sektörün büyümede iki yıl kaybettiğine dikkat çekti.
Dünya genelinde 230 hava yolu şirketini temsil eden IATA'nın yayımladığı raporda, yolcu uçuşlarındaki doluluk oranının yüzde 78 düzeyinde bulunduğu, kargo talebinin bu yıl Mart ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28,1 arttığı, doluluk oranının ise yüzde 57,1 yükseldiği bildirildi.
Hindistan ve Çin'deki güçlü büyümenin etkisiyle Asya-Pasifik bölgesindeki talebin yüzde 12,6 oranında arttığı belirtilen raporda, Japonya ekonomisindeki büyüme konusunda da oldukça iyimser oldukları vurgulandı.
Avrupalı ve ABD'li hava yolu şirketlerinin Marttaki faaliyetlerinin zayıf olmasına rağmen Şubat ayına göre daha iyi sonuç elde ettikleri vurgulanan raporda, hava yolu trafiğinin Avrupa'da yüzde 6, Kuzey Amerika'da ise yüzde 7,8 arttığına dikkat çekildi.
Raporda, en yüksek talep artışının yüzde 25,9'la Orta Doğu'da kaydedildiği bildirilerek, Afrika'da ise yüzde 13,6 oranında artış olduğu belirtildi.
Raporda ayrıca, Latin Amerika'daki faaliyetlerin ise Şili depremi nedeniyle yalnızca yüzde 4,6 oranında artış kaydettiği vurgulandı.
 [Air News Times]  [30 Nisan 2010]

13 Mart 2010

Dünya havayolu sektörü “toparlanıyor” [Milliyet Gazetesi]

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), küresel havayolu sektörünün bu yıl toparlanacağını belirterek, bu yıla ilişkin zarar tahminini 2,8 milyar dolara çekti.

240 havayolu şirketini temsil eden IATA’dan yapılan açıklamada, hem yolcu hem uçuş sayıları artarken küresel havayolu sektörünün bu yıl toparlanacağı ifade edilerek, sektör için hala zarar beklendiği, ancak Aralıktaki tahminin yaklaşık yarısı kadar olacağının tahmin edildiği belirtildi. Birlik, bu yıl geneli için daha önce 5,6 milyar dolar olan zarar tahminini 2,8 milyar dolara çekti.Açıklamada, “Önümüzde mavi gökyüzü görmeye başlıyoruz” denildi.Birlik, geçen yıl yüzde 2,9 düşen yolcu sayısının bu yıl yüzde 5,6 artmasını, geçen yıl yüzde 11,1 düşen kargo talebinin de bu yıl yüzde 10 artmasını bekliyor.

IATA Başkanı Giovanni Bisignani, yaptığı açıklamada, doğru yöne gidildiğini, toparlanmanın güçlü olduğunu, ancak hala kriz öncesi seviyede bulunulduğunu söyledi.Havayolun sektöründeki toparlanmanın devam edeceğini söyleyen Bisignani, buna karşılık Avrupalı ve ABD’li taşıyıcıların Asya ve Latin Amerikalı havayollarının gerisinde kaldığını ifade etti. IATA, bu yıl Avrupalı havayolu şirketlerinin toplamda 2,2 milyar dolar, ABD ve Kanadalı şirketlerin 1,8 milyar dolar zarar etmesini öngörürken, buna karşılık Asya-Pasifik bölgesindeki havayolu şirketlerin 900 milyon dolar, Latin Amerikalı şirketlerin ise 800 milyon dolar kar etmesini bekliyor.

08 Mart 2010

Türk uçağı özel sektörle yapılacak [Şükrü KÜÇÜKŞAHİN]

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım ile hafta içi yaptığım sohbetin bir bölümünü, “Bizdeki her şey mümkün hukuku” başlığıyla haberleştirdik.

Yıldırım, bu sözleri söylerken kendi deneyimlerinden de örnekler seçti; özellikle atamalar konusunda yargının birbirine tam zıt kararlar vermesine dikkat çekti; ama en önemli vurguyu, Anayasa Mahkemesi’nin 367, Danıştay’ın da katsayı kararları üzerine yaptı.
Başkalarının da bazı başka kararları aynı şekilde örnek gösterebileceğini ifade eden Yıldırım’ın yargı konusundaki en büyük yakınması şu oldu:
“Yürütme zaman zaman, yargı kararları nedeniyle iş yapamaz hale geliyor. Yürütme ile yargı iyi görüntü vermiyor. Sanki yürütme hiç doğru iş yapmıyor, hep yargı düzeltiyor. O zaman biz de bu kararları eleştirince karşı eleştiri alıyoruz. Ama sonuçta kararların gereğini yapıyoruz.”
TEPEDE VATANDAŞ OLURSA
Yaşanan tabloda herkesin ortak sorumluluğu olduğunu kabul eden Yıldırım, AB ülkeleri arasında, vatandaşı, uluslararası mahkemelere en çok giden ülke olmaktan üzüntü duyduğunu ifade etti.
Çözüm yerinin yasama olduğunun gözden çıkarılmadan oraya yardımcı olunmasını öneren Yıldırım’a göre, hiyerarşik yapının en tepesine vatandaşın konması halinde çözümü olmayan sorun kalmaz.
Oysa sorun ortadan kaldıkça en çok halkın moral değerleri zarar görüyor.
Yıldırım ile sadece siyasetle yargı arasındaki gerginliği konuşmadık.
Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de bağlanmasından sonra en geniş icracı bakanlık haline geldi.
Yıldırım, ilk yerli uçakla ilgili gelişmeleri anlatırken heyecanlıydı.
Bu projenin iki aşamalı olduğunu belirten Yıldırım, şu bilgileri verdi:
“İlk aşama yakında hayata geçecek. Bu aşamada lisanslı bir proje ile ilk uçağımızı yapacağız. Lisanlı projeler için temaslarımız da başladı. İsimleri şimdi açıklamak istemiyorum. Ama 3-4 ayda işin bu kısmını bitiririz gibi. Sonra üretim aşaması başlar. Tamamen yerli ilk uçakta ise hedef 2020.”
ÇANAKKALE’DE GÜZERGÂH DEĞİŞİKLİĞİYıldırım, tamamen yerli ilk uçakta, THY’den Savunma Sanayi Müsteşarlığı’na, Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nden TAİ’ye kadar ilgili tüm kamu kurumlarının birlik veya ortaklık içinde olacağını söyledi.
Ancak işin içinde özel sektör de mutlaka yer alacak.
Henüz kamu/özel sektör ortaklığının oranı belli değilse de Yıldırım, “Bu alanda da ülkemizde yeterli büyüklükte şirketlerimiz var, onların deneyimleri ve güçleri proje için yaşamsal” değerlendirmesi yaptı.
İzmit-İzmir otoyolu ile Körfez geçiş ihalesini kazanan konsorsiyumun finans arayışının sürdüğünü, projede bir gecikme beklemediklerini de aktaran Yıldırım’a göre 3. Boğaz Köprüsü’nde de bir gecikme olmayacak.
Çanakkale Köprüsü için ise güzergâhta bir yenileme söz konusu.
Çünkü hem tarihi yarımada ile diğer sit alanlarının bu projeden zarar görmesi istenmiyor; hem de çevre tahribatının oluşmaması hedefleniyor.
Yıldırım’ın, internet üzerinden, insan haklarına aykırı, hakaret içeren görüntü ve yazılara karşı alınacak önlemler konusunda yakın zamanda gerekli adımların atılacağını söylediğini de aktaralım.
[Hürriyet Gazetesi] [08 Mart 2010]
 

03 Mart 2010

Akıllı dış borçlanma [Ege CANSEN]

İktisat uleması buna bir de sözde bilimsel açıklama getirir. “Efendim, milletimizin tasarruf oranı düşüktür. Tasarruf açığını kapamak için ‘tasarruf’ ithal edilmelidir. Yani, dış borç alınmalıdır” der. Bu önerme sadece iktisaden yanlış değil, aynı zamanda siyaseten de zararlıdır. Dışarıdan para gelmezse hızlı büyüyemez hatta aç kalırız diye şartlanmış bir zihniyet, ülkemizin, büyük devletlerin veya parası olan şeyhlerin, mesela petrol zengini Arapların bâziçesi haline gelmesinde hiç beis görmez. Üstelik ülke, hem onun bunun oyuncağı olur, hem de hızlı kalkınamaz. Ben bu tezi anlatıp duruyorum. Yazdıklarımı anlamak istemeyenler “ne yani, içimize mi kapanalım ?” diye sözde beni köşeye sıkıştırıyorlar.

* * *

Hayır! İçimize kapanmayalım. Tam aksine iyice dışa açılalım. Yani yelken basıp, uzak denizlere sefer yapalım. İhracatımızı, ithalatımızın üstüne çıkartalım. Japonya, Tayvan, Kore ve Çin bunu nasıl başardıysa biz de öyle yapalım. Dışarıdan borç alacaksak, bu yapısal dönüşümü gerçekleştirmek ve sürdürmek için alalım. İç tüketimi şişirmek için değil. Daha az ithalat yapmayalım, daha fazla ihracat yapalım. Kısaca ithalattan fazla ihracat yapalım. Dengeyi küçülmede değil, büyümede tesis edelim. İşte bu sonuca yarayan dış borçlanmaya ben “akıllı” diyorum. Biraz daha ayrıntıya girelim.

* * *

1. Milli gelir hesabında, ihracat artı, ithalat eksi olarak yer alır. Milli harcamalar toplamında ise, ihracat eksi, ithalat artıdır. Milli gelir, ihracatla büyür.

2. Harcamalar toplamı (tüketim artı yatırım) eğer milli gelirden büyükse, dış açık var demektir. Yabancı para hangi yolla ve ne nam altında girerse girsin, dış açık kadar ülkenin dış yükümlülükleri artar.

3. Bir ülkenin dış yükümlülükleri toplamı, sadece finansal borçlardan oluşmaz. Bu toplama “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı” için gelen paralar da dâhildir.

4. Bir ülkenin hem dış yükümlülükleri hem de dış varlıkları vardır. Önemli olan bu ikisinin farkıdır. Bu aşamada hedef, dış yükümlülükten fazla dış varlık yaratmaktır. Küresel hesapta, net farklar toplamı sıfırdır.

5. Dış borçla yapılan yatırımın getirisi, alınan borcun faiz ve anapara taksitlerini geri ödeyecek kadar “net katma değer ihracatı” sağlamalıdır. Bu akıllı bir borçlanmadır.

6. Borç geri ödemesi, gayrimenkul değer artışı yani “rant avcığı” ile değil, yaratılan katma değerle olmalıdır.

7. Dış borçla yapılan yatırım yarattığı ulusal katma değer, ithalatı ikame diyorsa, ayrıca ihracat şartı aranmaz. Bu da akıllı borçlanmadır.

Son Söz: Cari fazla varsa, alınan her dış borç, akılı olur.

[Hürriyet Gazetesi] [04 Mart 2010]

02 Mart 2010

TÜSİAD’ın çekilmek istendiği konum [Erdal SAĞLAM]

ÜMİT Boyner’in Başkanlığı ile birlikte, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) sanki farklı bir konuma geçmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor.

“Gösterilmeye çalışılıyor” diyorum çünkü Başkanların konuşmalarına baktığımda, elbette hepsi kendi üslubunu yansıtıyor ama, içeriklerin hemen hemen aynı olduğunu, ilkesel bazda savunulanlarda farklılık bulunmadığını görüyorum. Peki, bu izlenim neden uyandırılmak isteniyor?

Bu izlenimi yaratma konusunda hükümet yanlısı basın organları ile yazarların başı çektiğini görüyoruz. O zaman neden aslında temelde fark yokken, sanki Ümit Boyner ile birlikte duruş farkı yaşandığı izlenimi yaratılmaya çalışılıyor? Bence amaçlardan biri “Arzuhan Doğan Yalçındağ döneminde sanki TÜSİAD’ın hükümete karşı subjektif bir tavrı varmış” gibi göstermek olabilir. Halbuki Yalçındağ’ın söyledikleriyle Boyner’in söyledikleri arasında, üslup dışında önemli bir farklılık bulunmuyor.

Bence en önemli neden ise Hükümetin önümüzdeki dönem için TÜSİAD desteğine duyduğu büyük ihtiyaç. Yıpranan ilişkileri onarmak ve toplumsal olarak sıkıntıya girdiği bir dönemde büyük patronları yanında görmek istiyor. Yönetim anlayışı “ne aldım, karşılığında ne verdim” olan, her şeyi bir pazarlık konusu yapan bir anlayış, alacağı destek karşılığında mutlaka büyük patronlara bir şeyler teklif edecektir. Aslında büyük patronlar da pazarlığı iyi bilirler ama karşılarındaki güç “devlet gücü” olduğu için pazarlıkta başarılı olurlar mı, bilinmez...

Başkan Boyner ve TÜSİAD yönetim kurulu üyelerinin geçen hafta Ankara’da yaptığı temaslarda Başbakan ve bakanlardan büyük teveccüh gördüklerini duyduk. Şimdiye kadar olmadığı biçimde övgüler, birlikte hareket etme sözleri almışlar.

Hükümetteki bu ani değişimin koordineli olduğu açık ve bazı patronlar “Acaba başımıza gelecek bir şey mi var?” demekten kendilerini alamıyorlar. “Eninde sonunda işadamıdır, gerektiği kadar tavizi verip alacağı bir şey varsa alır” diyebilirsiniz ve haklısınız da...

ANAYASA’NIN ODAĞI

Ancak benim bildiğim büyük patronlar, yaşam tarzı dahil, sonunda kaybedecekleri şeyler çok büyükse buna razı olmazlar. Üstüne üstlük iktidardaki anlayışın sadece kendilerini dönemsel olarak kullanıp sonunda devre dışı bırakma niyetini görüyorlarsa, her şeye razı olmazlar...

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Ankara’daki temasları sonrası yaptığı konuşmada “Hiç bir kurum ile mutlak fikir birliği içinde olmak veya kategorik olarak farklı düşünmek gibi bir anlayışları” bulunmadığının, özellikle altını çizdi.

Vergi gelirlerinin yüzde 80’ini ödeyen, demokratikleşme anlayışını sürdürülebilir büyüme ile birlikte kurum müktesebatına taşımış bir kurum olarak, sorumluluklarının gereği oluşan taleplerini tüm yetkililer ile paylaştıklarını söyledi. Boyner ve Yönetim Kurulu üyelerinin sadece Cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerini değil, CHP ve MHP liderlerini de ziyaret edip, bu görüşlerini aktardıklarını, buralarda da iyi kabul gördüklerini biliyoruz.

Ancak dediğim gibi; Hükümet ve yandaşlarının TÜSİAD’ı “iktidar yanlısı bir konum”a çekmek istedikleri, buna ihtiyaç duydukları da ortada.

Bence bu tavırlarıyla hem eski hem yeni başkana da haksızlık etmiş oluyorlar ama...

Boyner, temaslar sonrası yaptığı konuşmada “açık bir yol haritası bulunmamasını” eleştirirken, anayasa değişik liği gereğine de değindi. Boyner, bu konuda “Yeni Anayasa’nın odağında devlet, ordu veya cemaat gibi unsurlar değil, doğrudan birey olmalıdır. Yeni anayasa ve yargı reformu kuvvetler ayrımı prensibini, yani yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığını evrensel ölçütlerde karşılayabilmelidir. Bu iki nokta TÜSİAD’ın demokratikleşme yaklaşımının vazgeçilmez temelleridir” şeklinde konuştu...

Sizce TÜSİAD’ın bu temel anlayışı ile Hükümetin anlayışı, örtüşebilir mi?
 
[Hürriyet Gazetesi] [02 Mart 2010]

01 Mart 2010

Saab, Ali Sabancı, elektrikli yerli oto [İskander ARUOBA]

1800'lerin sonunda Batı Avrupalı teknoloji üretebilen ülkelerin hepsinde 'otomobil' icat edilirken, onlar kadar koloni zengini, ileri teknoloji sahibi Hollanda bu yarışta geri kalamazdı.


Nitekim 1898’de Amsterdamlı at arabası üreticisi Spijker kardeşler Jacobus ve Hendrik-Jan, Karl Benz’den bir motor alarak, onu arabalarından birinin önüne koyuverdiler.


Sadece 5 yıl sonra 4X4 çeken ve her tekerleğinde freni olan 6 silindirli 80 beygir gücündeki Spiker, markanın gideceği yolu belirlemişti. Bunlar egzotik, teknolojik olarak çok üstün, herkesin alamayacağı kadar pahallı olacaktı.

1907’deki ünlü Pekin-Paris yarışını bir Spiker ikinci bitirince, markanın önü iyice açıldı.
Ancak 1’ inci harp rüyayı bozdu; Spiker, teknolojisini Hollanda Uçak fabrikası N.V. ile birleştirdi ve uçak üretimine başladı. Bu kısa ve çok ateşli geçmişten sonra, Harp sonrası problemler ve onu takip eden 2’nci harp ile 1925’den 2000 yılına kadar marka uykuya daldı.

2000 yılında bir uyandı, pir uyandı! Amblemi olan ‘telli bir tekerlek ve yatay geçen uçak pervanesi’ eski günleri hatırlatır. Bugün Spiker otomobilinizi ısmarladığınız andan itibaren adeta doğumunun her etabını montaj holündeki bir kamera ile sürekli seyredebilirsiniz. Sadece renkler değil, kişiselleştireceğiniz yüzlerce detay var. ‘O’ sadece sizin seçiminiz bir otomobil olacak.

İşte bu Spiker, geçen hafta kati olarak Saab’ı satın aldı. Saab’ın da kanında uçmak, uçak var.

Spiker, F1’den 24 saat yarışlarına kadar ‘spor’ yapan bir marka. Yeni şirket ‘Saab Spyker Automobiles’i bulunması gereken ‘niş’ noktaya getirecektir. Ünlü Rallici Ericsson’un dünyaya tanıttığı Saab, Opel’den kapı kolu, GM’den motor alarak kuş mu deve mi kararsızlığı ile yaşayamazdı.

Pazarlığın 74 milyon doları nakit Toplam 400 milyon dolar bittiği söyleniyor. Öte yandan İsveç Hükümeti, Saab’ın Avrupa Yatırım Bankası’ndan istemiş olduğu 400 milyon Euro’luk ödeneği garanti etmiş. Devlete bu yakışırdı doğrusu.

Saab’ı takip ettiğim hafta sürekli telefonum çaldı. İlkokul öğretmeni tavırlı bir ses ‘İskender Bey! Size Pegasus havayolları ve HSBC bankası olarak kart vermek istiyoruz!’

‘Teşekkür ederim kardeşim, ben yabancı markalar ile çalışmamağa gayret ediyorum; istemem!’ dedikten yarım saat sonra bir başka ‘müdüranım! telefonda; Biz, HSBC Bank olarakÖ’ ‘İstemiyorum kardeşim; istemiyorum! Telefonlar üç günde kesildi.

Sayın Ali Sabancı; sizin dedeniz bu ülkenin en büyük bankalarından birini kurdu; aslan gibi işliyor; pahallı hizmet filan ama hiç değilse yatırım yapıyor, üretim yapıyor; insanlar helali hoş olsun diyorlar; sizin aile ile aranız bozuk olabilir, bu yüzden Akbank ile çalışmıyor olabilirsiniz? (ben kalın kafalı olduğumu için pek anlamıyorum ama!) Başka yerli bankalar var; eğer siz gazetelere ilan verip ‘ey Türk tüketicisi, senin için uçak alıyorum benim uçaklarım ile uç!’ diyorsanız; benim de bu sualleri sorma hakkım doğuyor! Ben keyif ile Pegasus ile uçmaya devam edeceğim; ama HSBC ile çalışmayacağım. 3’üncü konu yerli elektrikli otomobil. En ciddi gazetelerimizden birinde aynen şöyle bir haber var;

İlk Türk elektrikli otomobili Mia Fransa’da üretilecek. Yanlış mı okuyorum diye birkaç kez daha okudum; ilk otomobilimizi Fransa’da ‘üretecekmişiz’ niye Fransa? Çünkü üretecek olan Heulliez Fransız şirketi ve elektrikli otomobil üzerine çalışmalar yapıyor. Okumağa devam ediyoruz; Bu MIA elektrikli aracı zaten Türkiye de satılmayacakmış? Daha sonra üretilecek olanlar belki satılırmış; Heulliez borçlarından dolayı batabilirmiş; onun için Türk sermayesi girişi (20 milyon avro) çok önemli imiş.

Ama Fransız Bakan para versek de bu yatırımın Türkiye’ye gitmesine müsaade etmezmiş!

Bütün bu toz duman içinde yegâne Türk olan, çizimin sahibi İsviçreli Mindset Holding’in hissedarlarından biri olan Murat Günak’ın doğum yeri! Böylesine bir karmaşanın ‘nasıl yerli otomobile’ dönüşeceğini sadece Fütürolog Alphan Manas izah edebilir! Soracağız kolay bir yolu yok mu bu yerli otomobilin?

[Radikal Gazetesi]

Iberia rekor zarar açıkladı [Haber Türk Ekonomi]

Iberia, British Airways ile birleşme görüşmelerinde son aşamaya geldi
Küresel ekonomik kriz havayolu şirketlerinin 2009 rakamlarında da kendini gösteriyor. İspanyol havayolu şirketi Iberia da, geçtiğimiz yılı 273 milyon euro’luk rekor bir zamla kapattı.

Iberia Havayolları 13 yıl aradan sonra ilk defa zarar açıkladı. British Airways ile birleşme görüşmelerinde son aşamaya gelen Iberia Havayolları, 2008’deki 32 milyon euro’luk gelirine karşılık 2009 yılında 273 milyon euro zarar etti.

Yıllık geliri 4.4 milyar euro ile yüzde 19 azalan şirketin iş seyahatlerinde ve kargo taşımacılığında önemli bir düşüş gerçekleşti. Gelir azalmasına küresel kriz nedeniyle fiyatlarda yaşanan baskı da neden oldu. Şirketten yapılan açıklamaya göre, toplam kargo taşımacılığında ise geçtiğimiz yıla göre yüzde 12’lik bir düşüş oldu.

BA ile görüşmelerde sona gelindi

Yolcu taşımacılığında, kilometre başına koltuk gelirleri, geçen yıla göre yüzde 14 azalan Iberia, 2009 yılını tarihinin en kötü yılı olarak duyurdu. Önümüzdeki dönemde geleneksel havayollarının yok olacağını söyleyen Iberia Yönetim Kurulu Başkanı Antonio Vázquez, British Airways’le yapacakları birleşme anlaşmasının önümüzdeki günlerde kesinleşeceğini söyledi.

25 Şubat 2010

DHMİ'nin havaalanı yatırımları rötara takılmadı [Emrah Uğurkan]

Büyüyen yolcu ve hava trafiğinin yarattığı rötarları dikkate alan Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Türkiye'nin dört tarafındaki havaalanlarında yatırım ve yenilik çalışması başlattı. Kendi işletmesinde bulunan havaalanlarının alt ve üst yapı ihtiyaçlarına yönelik olarak 2009'da 435 milyon TL'lik harcama gerçekleştiren DHMİ bu yıl 350 milyon TL’lık yatırımla projelerine devam edecek.

Özellikle İstanbul'da 'rötar' kaynaklı şikayetlerin sayısı giderek artıyor. Ancak, havacılık sektörü adeta altın yıllarını yaşıyor. Geçen yıl dünya yolcu trafiğinde yüzde 3.1'lik bir düşüş görüldü. Avrupa'da ise bu düşüş yüzde 3 oldu. Buna karşılık Türkiye ise hızla büyümeye devam ediyor. 2009 sonunda, havalimanı ve havaalanlarımızda yaklaşık 86 milyon yolcu hizmet aldı. Bu, bir önceki yıla göre yüzde 7.4'lük büyüme demek. Aynı dönemde uçak trafiği ise yüzde 5.7 artışla 1 milyonu aştı. Sektörün 2010 beklentisi ise yolcu sayısında yüzde 10, uçak trafiğinde yüzde 7 artış.

Yatırımda zirve yaptı
Sektörün rekabete açılıp, yeni oyuncuların pazara girmesi kadar, bu uçuşların gerçekleşmesini sağlayacak alt ve üst yapı yatırımları da önemli. İşte burada Devlet Hava Meydanları İşletmesi'nin (DHMİ) son yıllardaki yatırımları devreye giriyor.

Geçen yıl DHMİ yatırımlarının adeta zirve yaptığı yıl oldu. DHMİ, kendi işletmesinde bulunan havaalanlarının alt ve üst yapı ihtiyaçlarına yönelik olarak 435 milyon TL'lik harcama gerçekleştirdi. Aynı şekilde DHMİ'nin taraf olduğu kamu-özel işbirliği projeleri kapsamında sektöre kazandırılan yatırımın fiili tutarı ise 450 milyon TL oldu.

DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal, "DHMİ gerek kendi öz kaynakları gerekse taraf olduğu kira sözleşmeleri kapsamında kamu kaynağı kullanılmaksızın toplam 885 milyon TL'lik fiili yatırım harcamasını havacılık sektörüne kazandırdı. Bu rakam, havaalanlarımızı kullanan uçak ve yolcuların konforuna yönelik atılmış çok ciddi katkıdır" diyor.

Birdal, DHMİ Genel Müdürlüğüne 2010 yılı içinse 350 milyon TL yatırım ödeneğinin tahsis edildiğini, bu ödenekle önceki yıllardan devam eden işlerle birlikte, 2010 yılı için planlanan yatırımların gerçekleşeceğini söylüyor.

Peki, son dönemde DHMİ hangi yatırımları gerçekleştiriyor? Öncelikle havaalanlarının yolcu kapasitesini artırmaya yönelik terminal yatırımları devam ediyor. Sivas Havaalanı’na iç ve dış hatlar terminal binası, Batman Havaalanı’na terminal binası, Kayseri Havaalanı’na iç hat terminal ve VIP binası, Hatay Havaalanı'na yeni terminal binası, Erzincan Havaalanı'na iç ve dış hat terminal binası, Kars Havaalanı’na iç ve dış hat terminal binası inşaatı devam ediyor. Söz konusu yatırımlar 2010'da tamamlanmış olacak.

Bugün DHMİ çatısı altında faaliyet gösteren havaalanlarının toplam 25'inde 38 adet ILS Sistemi (Aletle İniş Sistemi) hizmet veriyor. 2010 yılı sonu itibariyle ILS Sistemi bulunan havaalanı sayısı 25'den 30'a, toplam ILS sayısının 38'den 44'e ulaşacak.

Yer radarları kuruluyor
Bu arada Atatürk, Esenboğa ve Antalya havalimanlarında yer hareketlerinin yoğunluğu ve zaman zaman görüş mesafesinin düştüğü sisli ve yağışlı havalarda, kolay yer kontrolü nedeniyle ASMGCS olarak adlandırılan yer radarı sistemleri kurulum çalışmalarına da başlamış durumda. Mayıs ayında sistemler devreye giriyor.

Yoğun trafiği nedeniyle yıpranan ve özellikle doğu meydanlarında mevsim değişiklikleri ve yoğun kış şartlarından etkilenen PAT Sahalarını (Pist, Apron ve Taksi yolları) belli bir program dâhilinde yenilme çalışmaları ise devam ediyor. Bu kapsamda Atatürk Havalimanı'ndan Erzurum Havalimanı’na, Esenboğa Havalimanı'ndan Antalya Havalimanı'na kadar birçok yerde PAT sahaları onarımı gerçekleştiriliyor. Diğer taraftan, kapsamında Bursa-Yenişehir Havaalanı, Mardin Havaalanı, Adıyaman Havaalanı, Ağrı Havaalanı, Erzurum Havalimanı'nın teknik blok ve kule yapımlarına 2009'da başlanıldı. Tekirdağ-Çorlu Havaalanı ile Denizli-Çardak Havaalanı kule projeleri için ihale süreci devam ediyor.

2010 programı da yoğun
Bu arada önemli bir yatırım konusu da mevcut radar sistemlerinin yenilenmesi. Proje kapsamında 18 SSR, 5 PSR radarı ve Trabzon Havalimanı'na APP (yaklaşma) hava trafik merkezi kuruluyor. İlave 23 adet radarın montajlarına ise başlanıldı.

DHMİ, bir taraftan mevcut projeleri hayata geçirirken, diğer taraftan da 2010'da yeni projeler için ihaleye çıkmaya hazırlanıyor. 2010'da ihaleye çıkacak projeler arasında dört terminal binası inşası bulunuyor. Buna göre Ağrı ve Adıyaman Havaalanı'nda yeni terminal binaları yapılırken, Adana Havalimanı'nda gelen yolcu terminal binasına aks ilavesi gerçekleşecek. Aynı şekilde Ferit Melen Havaalanı terminal binasına da aks ilavesi yapılacak.

Pat sahaları yapımı ve onarım işleri de geçmiş yıllarda olduğu gibi devam edecek. Adıyaman Havaalanı'nda pist genişletilmesi ile apron ve taksi yolu yapımı, Antalya Havalimanı G Taksi yoluna paralel taksi yolu yapımı, Mardin Havaalanı'na pist genişletilmesi ve PAT Sahaları onarımı, Konya Havaalanı'na apron yapımı, Trabzon Havalimanı'na Apron büyütülmesi 2010 projeleri arasında yer alıyor.

[Ekonomist] [22 Şubat 2010]

Dato 'Tony Fernandes, CEO - AirAsia Berhad [Göksel Yaman]

AirAsia uçuş sıklığını bağlantı noktalarını gerçekten arttırıyor. 65 bölgeye kendimizi yerleştirdik. Şimdi, Bali ve Manila'yı birleştirme gibi daha önce hiç yapmadığımız işleri yapıyoruz.

S: Malezya, Tayland ve Endonezya’ da transit üsleriniz var. Asya başka bir alanda başka bir transit üs oluşturmayı planlıyor musunuz?
TF: Evet, inanıyorum ve ümit ediyorum ki bir gün Filipinler ve Vietnam’ da olacağız.

S: Bunun için bir zaman planlamanız var mı?

TF: Hayır, biz sabırlıyız ve eninde sonunda orada olacağız.

S: Belki de bu alanda aynı şeyleri yapacak diğer düşük maliyetli taşıyıcılarla bir yarış halinde olmaktan korkuyor musunuz?

TF: Hayır, bildiğiniz gibi faaliyete başladığımızdan beri aktif olarak bir yarış var. Tiger, Jetstar, birkaç tane Endonezya’da, birkaç Tayland’ da var ve biz bunlarla kurulduğumuzdan beri iki yıldır yarış halindeyiz. Başarılı herhangi bir model yarışı çekecektir, bunun için hazır olmak zorundasınız ve bunun olacağını biliyorsunuz. Yarışacak gibi hazır olmalısınız. Dolayısıyla o konuda endişelenmiyoruz, 8 yıllık bir cehennemin içerisinden bulunduğumuz yere geldik. Yeni gelen herhangi biri bizimle mücadele etmeli çünkü 85 uçağımız var ve 24 milyon yolcu taşıyoruz.

S: AirAsia’nın business class’ da düz yatak sunacağına dair bazı söylentiler var.

TF: Şu anda gerçekte bizim de düz koltuğumuz var, onlar eski business class koltuklarıdır. Gerçekten bütün koltuklarımızı değiştiriyoruz. Piyasaya girdiğimizde sadece bir sırada dokuz koltuk gibi bir veya iki seçme şansımız vardı. Şimdi daha çok insan bizim modelimizi görmeye başlıyor ve bunun daha mantıklı olduğunu anlıyorlar. Bu yüzden bizim XL koltuğa karşı X koltuk gibi daha iyi koltuk için gelenler var. Düz yatak değil, 170c yatar, fakat yinede gerçekte düz sayılır.

S: Londra’ya zaten uçuyorsunuz ve sonar da Paris‘ e uçmayı planlıyor musunuz?

TF: Bir çok Avrupa noktasına genişlememiz uygun uçaklara bağlıdır. Airbus A340-300 gibi uçakları sevmiyoruz. Genellikle 4 motorlu uçakları sevmiyoruz. Daha çok koltuk olduğunda 4 motorluya sahip olmak iyidir. Fakat Airbus A330’un sahip olduğu gövdenin aynısına sahip. Bu yüzden biz Airbus’la A330-200’ ün testine ve geliştirilmesinde beraber çalışıyoruz. Onun gibi ekonomik bir modele sahip olduğumuzda bizi Avrupa’da daha çok göreceksiniz, fakat sahip olamazsak A 350’ yi bekleyeceğiz.

S: Orada EasyJet var iken neden Paris’i seçtiniz veya onunla bir ilgisi yok mu?

TF: Orly’e bakıyoruz. Gideceğimiz herhangi bir hava alanı genellikle düşük maliyetli bağlantıya sahip olmalıdır. Paris, birçok sebepten dolayı hiç bir şekilde düşük maliyetli bağlantı yeri değildir. Eğer merkezi Avrupa’da, Kıt’a Avrupası’ nda bir yer varsa Asyalıları kendine çeker. Fransa bu yerlerden birisidir ve Fransa ve Almanya açıkça çok büyük bir pazardır. Bu yüzden Güney Doğu Asya’ya gelecek bir çok insan vardır. Bu nedenle Paris, düşük maliyetlerden dolayı değil rota ve insanlardan dolayı tercih edilen bir yer oluyor.

S: Bugüne kadar bütün AirAsia X uçuşları Kuala Lumpur’dan. Diğer transit üslerinizden uçuş planlıyormusunuz?

TF: Hayır

S: Hali hazırda 85 uçak ve 61 uçuş rotanız var. Şimdi hangi rotalarda yoğunlaşıyorsunuz?

FT: AirAsia uçuş sıklığını bağlantı noktalarını gerçekten arttırıyor. 65 bölgeye kendimizi yerleştirdik. Şimdi, Bali ve Manila’yı birleştirme gibi daha önce hiç yapmadığımız işleri yapıyoruz. Bizim için oldukça ucuz çünkü zaten Bali’ de transit üssümüz ve Manila’ da üssümüz var. Böylece sadece oraya bir uçuş koyuyoruz. Büyürken sadece bu noktaları uçuş sıklığımızı arttırarak birbirine bağlıyoruz ve üçüncü noktamız Hindistan ki, burada gelecek 12 ayda birçok genişleme olacak.

S: Orta Doğu rotasından da bahsettiniz. Air Arabia ile iş birliği mi planlıyorsunuz yoksa kendi başınıza mı hareket edeceksiniz?

TF: Sanırım internetbizim için iş birliğinde bulunacaktır. Stansted‘ e vardığınızdacyolcular Ryanair ‘in EasJet’ in olduğunu biliyorlar. Bu yüzden kendileri bağlantılarını yapıyorlar.

S: Bu konuda herhangi bir rakam elinizde var mı?

TF: Zannedersem, Stansted’ de İngiliz olmayanların % 80’I kendi bağlantılarını yapıyor veMalezya’ya vardıklarında da hemen hemen aynı. % 80 gibi bir kitlenin AirAsia uçuş bağlantısını bir yerlerden kullandığını biliyoruz.

S: Çevre konusunda bir çok tartışma var. Şirket olarak yeni uçak kullanmaktan başka ne gibi tedbirler alıyorsunuz?

TF: Niçin hiç kimsenin hava alanları ve hava trafik kontrolü hakkında konuşmadıklarını anlamak istiyorum. Kanımca onlar yakıt tüketimine katkıda bulunan en büyük etkenlerdir. KLIA’nın etkili olarak çalışmadığını biliyorsunuz, pistler çift olarak faaliyet göstermiyor, biri havalanıyor. Aslında her ikisi de aynı anda havalanmalıdır. Demek istediğim iniş ve kalkışda daha çok sayıda olabilir. Tutmak zorunda olduğumuz düz bir yaklaşımın olduğu bir kokpitte hiç bir zaman bulunmadım ve KLIA yoğun bir havaalanı değildir. Bizim yüzümüzden yoğun bir hava alanı. Fakat örneğin Avrupa’ daki diğer hava alanlarına gittiğinizde ve hava trafik kontrolü yüzünden pist başında kaybettiğiniz zamanlar yüzünden kabus yaşarsınız. Bu sadece uçaklarla ilgili değil çünkü APU kaynıyor. Bu nedenle uçağa biniyorsunuz, kalkışa hazırsınız ve size özür dileriz diyorlar. Avrupa hava Trafik Kontol merkezi bir yarım saat daha beklemniz gerektiğini söylüyor. Beijing’ deki hava control kulesi de beklemeniz gerektiğini söylüyor. Gordon Brown bu konuda ne yapıyor? Giovanni Bisignani ve diğer adamlar ne yapıyorlar bu konuda? Çok daha aktif olmalılar bu konuda. Polemik yarattığım için üzgünüm ancak bunlar da gerçekler. Evet biz üzerimize düşeni yapmalıyız ve sanırım havacılık endüstrisi bunu yapmaya çaılşıyor. AirAsia olarak m2 başına diğer uçaklardan daha çok koltuğa sahip olduğumuz için suçlanamayız. Bizim karbon salınımımız, aynı uyku koltuğunda biz sekiz kiş taşırken bazı insanların duş almaları için yarım ton su taşıyan SIA A380 veya Emirates A380 daha iyidir. Biz üzerimize düşeni yaptık, yeni uçaklar aldık, bio yakıtlar, enerji verimliliği ve A 350 ve B 787 gibi kompozit daha hafif uçaklar ile çalışyoruz. Yıllardır bu işin içindeyim ve hava alanlrının bu konuda ellerini uzatıp bir şeyler yaptıklarını görmedim. Neden hava alanları güneş enerjili değil? Neden hava alanlarında enerji tasarrufu tedbirleri uygulanmıyor?Işıklar bütün gün açık. Neler olup bittiğini oturup soracak Hava trafik kontrol kulesi nerede?

S: Liberalleşme şirketinizi nasıl etkilemektedir?

TF: Sadece iyi bizim için daha iyidir. Liberalleşme bizim için iyidir. Liberalleşme olmadığı için geri kaldık. Eğer yarışma kabiliyetiniz var ise liberalleşme iyidir. Yarışma kabiliyeti olmayanlar için liberalleşmenin olmaması elbette iyidir. Liberalleşmenin serbest ve uygun olduğu sürece ben de serbest pazarcıyım. İzin verilmeli ve hava yolları birleşebilmeli. Yabancı telefon şirketiniz var, yabancı enerji istasyonunuz var, deniz aşırı ülkelerden g elip yollara yatırım yapan insanlar var ancak hava yolları ülkeler tarafından sahiplenilmek zorunda…bu bana oldukça garip geliyor. Sermayenin yetersiz kalmasıdır.

S: Liberalleşme var ise konsolidasyonu nasıl görüyorsunuz? Asya’daki pazarı nasıl buluyorsunuz?

TF: Konsolidasyonun çok uzak bir ihtimal olduğunu düşünüyorum, fakat gerçekleşecek. Avrupa’da 3 veya dört taşıyıcı olduğu için şanslısınız. Aktif olarak Ryanair, easyJet gibi bir veya iki düşük maliyetli taşıyıcı var. Bunların Avrupa’da bir çok yerde üsleri var. Ancak uzun taşıma mesafesi nedeniyle büyük taşıyıcılar bunu yapamazlar. Air France, KLM ‚nin bunu yapmaya çalıştıklarını kastediyorum, fakat zannedersem er ya da geç Asya’da dakonsolidasyon gerçekleşecektir. Bu kaçınılmazdır ancak hükümetler arasındaki güven eksikliği nedeniyle biraz zaman alacaktır.

S: Bir şirketi sıfırdan başlatarak ve şimdi de sadece Asya’da değil de bütün dünya’da tanınmasını sağlamak nasıl bir duygu?

TF: Gerçekten çok eğlenceli, dürüst olmak gerekirse hoş bir duygu. Çünkü şu andan itibaren ne olursa olsun hiç kimse bizden alamaz. Kimsenin mümkün olamaz dediği şeyi yaptık. Bu benim eserim değil, 8000 çalışanın bizimle birlikte yolculuğu sonunda gerçekleşti. Büyük hava alanları gelip resim çekiyorlar, kart veriyorlar ve ziyaret etmemizi istiyorlar. Bu da iki şeyi gösteriyor, birincisi evet bu büyük bir iş ortaya çıkardığımız fakat insanların artık düşük maliyetli taşıma işinde gerçekten bir değer olduğunu gösteriyor. İnsanların yaşamını değiştirmemiz gerçekten hoş bir duygu, bu başardığımız.

S: İcra Komitesi Başkanı olarak liderliğiniz, geçen yılki ziyaretimde ofisinizi görme şansım oldu, diğerleri ile birliktesiniz. Bu atmosfer nasıl size yardımcı oluyor?

TF: İnovasyon için atmosfer kredimiz var, insanların konuşması için kredimiz var. Demokrasinin en güzel şeylerinden biri de herkese konuşma özgürlüğü vermesidir fakat hava yollarında korkunç bir hiyerarşi var. Bu da şirketleriin fonksiyonlarını zayıflatmakta. Herkes kapısının açık olduğundan bahsetmekte ama kapılar hep kapalı. Bu yüzden şeffaf bir şirket sahibi olmak istedim, öyle bir şirke istedim ki kimse konuşmaktan korkmasın. 7000 beyin sizin için çalışıyor. Asyadaki diğer düşük maliyetli hava yollarından neden daha farklıyız? Kültürümüz yüzünden. Fark insanlar ve kazanmayı arzulayan bir kültüre sahip olmaktadır. İnovasyon yapıyoruz, hata yapıyoruz, değiştiriyoruz, tıpkı AirAsia X koltuklarında yaptığımız hata gibi. Koltukları değiştirdik. SIA koltukları çok kötü, business class koltukları bir felaket fakat değiştirmiyorlar, çünkü yenilgiyi Kabul etmiyorlar.

S: Aslında düşük maliyeti büyük deneyime sahip olmanız nedeniyle düşük maliyetli bir iş kurmak isteyenler için ipuçları nelerdir?

TF: Disipline odaklanmalısınız. Düşük maliyetli taşıyıcı olarak başlayanların sayısına baktığınızda n sonra farklı bir şeyler içine dahil oldular, çünkü sabır veya odaklanma veya disiplin yoktu. Kingfisher düşük maliyetli bir taşıyıcı olarak başladı ve şimdi tam bir hizmet verir oldu. Virgin Blue de aynı şekilde başladı ve şimdi ne olduğunu bilmiyorum. Ryanair düşük maliyetli bir taşıyıcı olarak başladı. Biz düşük maliyetli bir taşıyıcı olarak başlamadık ama sonra dönüştük. easyJet, Southwest yerde beklemeye başladı Orada bir fatura var Eğer modelinize ve disiplininize bağlı kalırsanız dünya sizin istiridyeniz olur.

[Air News Times] [25 Şubat 2010]


Yunanistan'ın en büyük iki havayolu birleşti

Ülkedeki uçuşların yüzde 97’sini gerçekleştiren iki havayolu yoğun rekabet, uluslararası ekonomik koşullar ve Yunanistan’ın içinde bulunduğu zor ekonomik durum nedeniyle birleşme kararı aldı.


Anlaşmaya göre, eylülde hizmete girecek yeni havayolu şirketi ‘Olympic Air’ın adını kullanacak. Atina borsasında işlem görecek yeni şirkette iki taraf da yüzde 50 paya sahip olacak.

1957’de ünlü armatör Aristotle Onassis tarafından kurulan Olympic Havayolları, 1974’de devlete satıldı. Olympic Air’ın Başkanı Andreas Vgenopoulos, “Yunan ekonomisinin hali ve sektörün durumu rekabetçi fiyatlar sunmak için güçbirliğine gitmemizi gerektirdi” dedi.

Toplam 64 uçakları var

Aegean Başkanı Theodore Vassilakis ise, “AB içindeki rakiplerimizin büyüklüğü birleşmemizi gerektirdi” dedi. İki havayolu şirketinin toplam 64 uçağı ve 5850 çalışanı bulunuyor.
 
[Air Transport]

03 Şubat 2010

Türkiye'nin uçak bakım pastasındaki payı büyüyor

Türkiye, sivil havacılık sektöründe yaşanan gelişmelere paralel olarak, uçuş emniyetinin temel unsurlarından olan uçak bakımı konusunda önemli ilerleme kaydetti.


Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), yabancı tescilli büyük hava araçlarına geçen yıl toplam 209 bakım hizmeti verirken 685 hava aracının da uçuşa elverişlilik denetlemesini yaptı.

SHGM, Türkiye'nin bölgesel işbirliği oluşumları ile Karadeniz, Balkanlar, Orta Doğu, Akdeniz, Afrika ve Asya coğrafyasında ''Bakım ve Eğitim Merkezi'' olmasını ve yaklaşık 5 bin uçağın bulunduğu bu pazardan daha fazla pay almayı amaçlıyor.

SHGM'den yapılan yazılı açıklamaya göre, pek çok Avrupa ülkesinin sahip olmadığı Bakım Akreditasyonu 2008 yılı başında onaylanan ve 2009 AB İlerleme Raporu'nda ''Avrupa standartlarında bakım yaptığı'' belirtilen Türkiye, SHGM'nin imzaladığı bölgesel işbirliği anlaşmalarına paralel olarak pek çok ülkeye uçak bakım ve eğitim hizmeti vermeye başladı.

EASA Part-145, bakım akreditasyonu kapsamında Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Hırvatistan, İngiltere, İspanya, İsveç, İtalya, İzlanda, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna, Yunanistan'ın da aralarında bulunduğu yabancı tescilli büyük hava araçlarına 2009'da toplam 209 bakım hizmeti verildi. Yabancı havayolu işletmelerinin tescilinde bulunan hava araçlarına 2008 yılında ise 142 hangar bakımı yapıldı.

Türkiye'de ticari hava taşımacılığında kullanılan hava araçlarına bakım yapmak üzere 12 adedi havayolu işletmelerine hat bakım hizmeti, 4 adedi havayolu işletmelerine hat ve hangar bakımı hizmeti, 1 adedi havayolu işletmelerine motor bakım hizmeti, 16 adedi ise hava taksi işletmelerinde bulunan helikopter ve iş jetlerine hat ve hangar bakım hizmeti verme konusunda yetkilendirilmiş toplam 33 bakım kuruluşu bulunuyor.

THY Teknik, MNG Teknik, My Teknik ve MNG Havayolları; Avrupa ve Amerika dahil dünyanın birçok havayolu işletmesinin tescilinde bulunan hava araçlarına hangar seviyesinde bakım hizmeti veriyor.

-HEDEF 5 BİN UÇAKLIK FİLO-

KEİ, D-8, TRACECA, AKDENİZ, AFCAC ve T-MAG olmak üzere sivil havacılıkta işbirliğini içeren altı uluslararası oluşumun temelini atan SHGM, 2007'den bu yana toplam 129 ülke ile görüşme yaptı. Bölgesel işbirliği toplantıları kapsamında bakım ve eğitim alanında işbirliği içeren anlaşmalar yapılması da artışta önemli rol oynadı.

Bölgesel işbirliği oluşumları ile Karadeniz, Balkanlar, Orta Doğu, Akdeniz, Afrika ve Asya coğrafyasında Türkiye'nin Bakım ve Eğitim Merkezi olması ve yaklaşık 5 bin uçağın bulunduğu bu pazardan daha fazla pay alması amaçlanıyor.

-UÇAKLAR 685, BAKIM KURULUŞLARI 64 KEZ DENETİMDEN GEÇTİ-

Yabancı ülkelere uçak bakımı konusunda verilen hizmetin yanı sıra Türkiye, hızla gelişen sivil havacılık sektöründe zafiyet yaşanmaması amacıyla hem uçaklara hem de bakım kuruluşlarına yapılan denetimlerine aralıksız devam ediyor.

2008'de 581 hava aracının uçuşa elverişlilik denetlemesini gerçekleştiren SHGM, geçen yılın sonunda bu rakamı 685'e yükseltti. Bakım kuruluşları ise 2009'da 64 kez denetimden geçti. Ayrıca SHGM tarafından 70 havayolu ve hava taksi mühendislik bakım sorumluluğu denetlemesi, 11 Bakım Eğitim Kuruluşu denetlemesi yapıldı.

[03 Şubat 2010] [Zaman Gazetesi]

29 Ocak 2010

IATA 5.6 milyar dolar kayıp bekliyor

Uluslararası Hava Taşıma Birliği IATA, son aylarda görülen iyileşmeye rağmen,2009 yılının tarifeli uluslar arası yolcu trafiği açısından İkinci Dünya Savaşı sonrasında kaydedilen en kötü yıl olduğunu açıkladı. IATA verilerine göre 2009’ün tümünde dünyada yolcu talebi yüzde 3.5 azalırken, kargo taşımalarında ise yüzde 10.1’lik bir düşüş oldu.

IATA Genel Direktörü ve CEO’su Giovanni Bisignani, örgütün merkezi Cenevre’de yaptığı açıklamada, “Yolcu talebi açısından 2009 endüstrinin gördüğü en kötü yıl olarak tarih kitaplarına geçecektir. Biz bu tablo sonucunda yolcu pazarında 2.5 yılda, kargo pazarında da 3.5 yılda kazandığımız büyümeyi tümüyle kaybettik” dedi. Bisignani, “Havayolu taşıma endüstrisi 2010’a büyük iddialarla başlıyor. En kötü geride kaldı, ama şu anda kutlama zamanı değil” yorumunu yaptı.

2010 DA 5.6 MİLYAR DOLAR ZARAR BEKLENİYOR
Giovanni Bisignani şöyle devam etti:
“Uluslar arası yolcu kapasitesi Aralık ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 0.7 azalırken, kargo taşımaları yüzde 0.6 üzerinde gerçekleşti. Son birkaç ayda arz ve talep koşullarıyla ilgili olarak alınan sıkı önlemlere rağmen 2008 seviyelerinin hala yüzde 5-10 altındayız. Gelirlerdeki iyileşmeler talepte gördüğümüz düzelmeden çok daha yavaş bir hızda olacak. Karlılık ise çok daha yavaş bir artış hızı takip edecek ve havayolu şirketleri 2010’da 5.6 milyar dolar kaybedecekler.”


YOLCU TALEBİ ARTIŞINDA EN KARLI ORTADOĞU OLDU
IATA verilerine göre, Aralık 2009’da yolcu talebi bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 4.5 artış kaydetti. Bu rakam en kötü ay olan Şubat 2009’a kıyasla yüzde 8.4’lik bir iyileşmeyi temsil ederken, 2008 zirvesinin hala yüzde 3.4 daha altında bulunuyor. IATA’nın bölgelere ilişkin verileri Asya-Pasifik, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki havayolu şirketlerinin Aralık 2009-Aralık 2008 kıyaslamasına göre sırasıyla yüzde 5.6, yüzde 5 ve yüzde 5.6 azaldığını gösteriyor. Avrupa’daki havayolu şirketlerinin yolcu talebinde geçen yıl yüzde 1.2’lük düşüş olurken, Kuzey Amerika bölgesinde bu düşüş yüzde 0.4 ile sınırlı kaldı.

IATA, Asya-Pasifik bölgesindeki havayolu taşıma şirketlerinin son dönemde gözlenen iyileşmeden en fazla karlı çıkan şirketler olduğunu ve Aralık ayı itibariyle yolcu talebinde yüzde 8’lik bir artış olduğunu açıkladı. Ortadoğu’daki hava yolu şirketleri de yolcu sayısı artışında Aralık ayındaki iyileşmeden en karlı çıkan bölüm olurken, yılın tümünde yüzde 11.2’lik artış kaydettiler. Güney Amerika’daki havayolu şirketleri domuz gribinin de etkisiyle yılın tümünde yüzde 0.3 gibi çok küçük bir hareket gösterdi. Avrupalı havayolu şirketleri ise yolcu talebi açısından 2008’de yakalanan zirve düzeylerinin hala yüzde 20 altında görünüyor.

15 Ocak 2010

Türkiye’nin turizm gelirleri de geriledi

Türkiye’nin 2009 yılının 11 aylık döneminde net turizm gelirleri 2008 yılının aynı dönemine oranla yüzde 7,2 azalarak 16 milyar 542 milyon dolara geriledi.

Merkez Bankası’nın Ödemeler Dengesi verilerine göre, Türkiye’nin 11 aylık döneminde turizm gelirleri 2008 yılının aynı dönemine oranla yüzde 4 azalarak 20 milyar 153 milyon dolara gerilerken, turizm giderleri yüzde 14,2 artarak 3 milyar 611 milyon dolara yükseldi.

Bunun sonucunda söz konusu dönemde, net turizm gelirlerinin 2008 yılının aynı dönemine oranla yüzde 7,2 azalarak 16 milyar 542 milyon dolara gerilediği görüldü.

Hizmetler başlığının diğer önemli bir kalemi olan taşımacılık kaleminde 2008 yılının 11 aylık döneminde 22 milyon dolar net çıkış olmuşken, 2009 yılının aynı döneminde 1 milyar 142 milyon dolar net giriş gerçekleşti.

Yurtiçinde yerleşik inşaat şirketlerinin yurtdışında gerçekleştirdikleri inşaat hizmetlerinden kaynaklanan net döviz girişi, 2009 yılının Ocak-Kasım döneminde 2008 yılının aynı dönemine oranla yüzde 3,4 artarak 903 milyon dolar oldu.

2008 yılının Ocak-Kasım döneminde toplam 16 milyar 864 milyon doları fazla veren Hizmetler Dengesi kalemi, 2009 yılının aynı döneminde 16 milyar 65 milyon dolar fazla verdi.

Ücret ödemeleri ve yatırım geliri kalemlerinden oluşan gelir dengesi kaleminden kaynaklanan açıklar, 2008 yılının Ocak-Kasım dönemine göre yüzde 3,5 azalarak net 6 milyar 999 milyon doları oldu.

Yatırım geliri kaleminin altında büyük ölçüde kar transferlerinden oluşan doğrudan yatırımlar ve faizlerden oluşan diğer yatırımlarda gerçekleşen net çıkış, sırasıyla yüzde 11,1 oranında azalışla 2 milyar 169 milyon dolar ve yüzde 12,9 oranında azalışla 4 milyar 989 milyon dolar olurken, portföy yatırımlarından kaynaklanan net giriş yüzde 74,2 azalarak 254 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Finans hesaplarında 2008 yılının Ocak-Kasım döneminde 35 milyar 613 milyon dolar net sermaye girişi gerçekleşirken, 2009 yılının aynı döneminde 2 milyar 936 milyon dolar tutarında net sermaye girişi oldu.

Doğrudan yatırımlar kaleminde 2009 yılının Ocak-Kasım döneminde gerçekleşen net sermaye girişi, 2008 yılının aynı dönemine oranla yüzde 60,1 azalarak 5 milyar 857 milyon dolar olarak belirlendi.

Bu arada ödemeler dengesi verilerinde kaynağı belirsiz para giriş çıkışını gösteren net hata noksan kalemi Kasım ayında 1 milyar 36 milyon dolar Ocak-Kasım döneminde de 6 milyar 986 milyon dolar giriş olduğunu gösterdi.

[11 Ocak 2010] [Milliyet Gazetesi]

14 Ocak 2010

Japon Havayolları zor durumda


Japon Havayollarının (JAL) hisseleri yüzde 81 düşerken, şirketin gelecek hafta iflas başvurusunda bulunabileceği bildirildi.



Havayolu şirketinin piyasa değeri iki gün içinde 1,81 milyar dolar düşerek 200 milyon dolar oldu.



Daha geniş bir yeniden yapılanmanın parçası olarak en erken gelecek hafta iflas başvurusunda bulunabilecek havayolu şirketi, yeniden yapılanmayla, borçları azaltmayı, 13 bin kişiyi işten çıkarmayı ve kar sağlamayan iki düzine kadar güzergahı da iptal etmeyi amaçlıyor.



Havayolu şirketinin, 16 milyar dolar borçla iflas başvurusunda bulunması, Japonya tarihinin 6. büyük iflası olacak.



Şirketin hisseleri, borsadaki günlük limit olan 30 yen düşüp 7 yen olunca ve piyasa değeri 208 milyon dolara gerileyince, Asya'nın en büyük havayolu şirketinin piyasa değeri Tunusair ve Austrian Air ile aynı seviyeye indi. Bu miktar, 1 adet geniş gövdeli Boeing 747-8'in maliyetinden daha az.



Bu arada, yeniden yapılanma paketi çerçevesinde Japan Havayolları'nın hükümetten 300 milyar yen alacağı belirtildi.



Öte yandan, iflas başvurusunu takiben şirketin Üst Yöneticisi Haruka Nishimatsu yerini elektronik üreticisi Kyocera'nın kurucusu Kazuo Inamori'ya bırakacak. 1959 yılında bir seramik şirketi olarak kurulan Kyocera, şu an yarı iletken bileşikler, mobil telefonlar, güneş pilleri üretiyor.


THY yolcusu 2009'da yüzde 11 arttı

Türk Hava Yolları'nın (THY) KAP'ta yayınlanan açıklamasında, Ocak-Aralık 2009 dönemine ilişkin trafik sonuçları bildirildi.

Buna göre; THY'nin 2008 döneminde 22.6 milyon olan yolcu sayısı 2009 yılında yüzde 11 oranında artışla 25.1 milyona ulaştı. Şirket, Dış Hatlarda Business Class ve Dıştan Dışa Transit Yolcu sayılarında da Ocak-Aralık 2008 dönemine kıyasla sırasıyla yüzde 6,2 ve yüzde 43,4 artış sağladı.

THY'nin yolcu doluluk oranı 3,1 puan azalışla yüzde 70,9 olarak gerçekleşti.

THY’nin diğer trafik sonuçları şöyle:

Arz edilen Koltuk Km (AKK), Ocak-Aralık 2008 döneminde 46.3 milyar iken, 2009 yılının aynı döneminde %22,0 artarak 56.5 milyara,

Ücretli Yolcu Km (ÜYK), Ocak-Aralık 2008 döneminde 34.3 milyar iken, 2009 yılının aynı döneminde %17,0 artarak 40.1 milyara,

Konma Sayısı, Ocak-Aralık 2008 döneminde 190.277 iken, 2009 yılının aynı döneminde %12,3 artışla 213.625'e,

Kargo-Posta, Ocak-Aralık 2008 döneminde 198.837 ton iken, 2009 yılının aynı döneminde %19,6 artışla 237.783 ton'a yükseldi.

[Air News Times]